top of page
  • Yazarın fotoğrafıBaştan Uca

'YABANABAD'

Güncelleme tarihi: 23 Eyl 2018

Kızılcahamam'ın eski adı


Bu hafta Ankara'nın kuzeyinde yer alan Kızılcahamam ilçesine konuk oluyoruz. Küçük bir yerleşim alanı olan bu ilçe, günübirlik kaçamaklar için tercih edilecek cinsten.


Sabah erken saatte yola koyuluyoruz. Ankara'nın şehir merkezinden ilçeye giderken kilometreler azaldıkça sakinliğin ve doğanın en güzel birleşimine şahit olduğunuzu hissediyorsunuz. Yemyeşil alanların içerisinde iki yeri birleştirme amacıyla uzanan beşeri bir yapı bu güzelliklere tanık olmanızı sağlıyor. Burası İç Anadolu'da yer alan minik bir Karadeniz...


Şehitler Parkı

Bu güzel yerleşim yerinde ilk durağımız Kızılcahamam merkezinde yer alan Şehitler Parkı oldu. Şehitler Parkı küçük bir saha üzerinde yapılanmış olmasına karşın oldukça büyük bir anlam taşıyor. Şehitler Parkı'nın içerisinde 'Şehitler Ağacı Anıtı' ve 'Şehitler Çeşmesi' yer alıyor. Şehitler Çeşmesi üzerinde Kızılcahamamlı şehitlerimizin isimleri bulunuyor. Bu anıtı farklı kılan bir özellik var. Ağacın dallarında bugüne kadar ülkemizde şehit düşmüş olan bütün askerlerimizin isimlerinin yazılı olduğu künyeler yer alıyor. Taşıdığı anlam ve görüntüsünün büyüklüğü unutulmaya yüz tutmuş kişileri hatırlatır cinsten. Yaprak seslerinin yerine birbirlerine çarpan künye sesleri....

"Onlar ki ağaçta yaprak kadar çokturlar."

Kızılcahamam Müzesi

Şehitler Anıtı'nın etkisinden çıkamadan tarihe tanıklık eden bir diğer yeri ziyaret ediyoruz: Kızılcahamam Müzesi. Bu müzenin içerisinde pek çok dönemin içinden gelen eserler bulunuyor. Başka bir deyişle; Hem Kızılcahamam'a özgü olan eser ve kişiler hem de Anadolu'nun tarihinde yer alan kişi ve eserler bir yerleşkede bir araya getirilmiş. Müzeler tarihe tanıklık etmemizi sağlayan yapılanmalar değil midir zaten?


Kırmızı Ebe, Oruç Gazi ve Gaza ordusu
Kendisinden önce başlatılan “Gaza” seferlerini devam ettiren Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat bir yaz günü ordusuyla Yabanabad (Kızılcahamam) kazasına bağlı Taşlıca Köyü’nde konaklar. Köy, Horasan erenleri veya Gaziyan-Rum’un merkezlerinden biridir. Ancak onlar gazaya çıktıklarından köyde Bacıyan-I Rum (Rum bacıları) temsilcilerinden “Kırmızı Ebe (Kırgız Ebe)” adında bir kadın eren vardır. Yıllardır Bizans Hristiyanları ile savaştıklarından yokluk içinde bulunan köylüler için orduyu ağırlamak kolay değildir. Onları “nasıl ağırlayacakları telaşı” içinde, sırtında yetim yavrusu Oruç varken Kırmızı Ebe elinde bir bakraç ayranla gelir. Kocası gazalarda şehit olan bu nur yüzlü ana, hem yetim yavrusuna babasının gaza arkadaşlarını göstermek hem de onların içlerini soğuk bir ayranla serinletmek ister. “Çam sakızı çoban armağanı” kabilinden, meşelerin altında konaklama yerinde bulunan küçük bir taş oluğa elindeki bakraçta bulunan ayranı döker ve başına oturur. Ordunun tüm neferleri ayranı hem içerler hem de mataralarına doldururlar. Fakat bir bakraç ayran koca orduya yeter de artar bile. Bu ana sıradan bir ana değil, Bacıyan-I Rum’dan gönül ehlinden, tasavvuf ehlinden olduğundan, Allah ona “keramet” dediğimiz olağanüstü bir durumu ihsan eder. Askerler ayranı içerken ve mataralarını doldururken Kırmızı Ebe ile aralarında sürekli şu ikili konuşma geçer: -Doldurun gazilerim! -Doldur ana! -Doldurun yavrularım! -Ana dolu. İhtiyar ananın oluğunu daima dolu gören askerler “Ana dolu” diyerek buz gibi ayranla serinlerler. Askerlerin içini şu düşünce kaplamıştır: “Bu ülke, askerlerine sahip çıkacak, onu her yerde bir bakraç ayranıyla da olsa serinletecek ve Allah yolunda gazaya hazırlayacak ANALARLA DOLU.” Derler ki o günden sonra bu topraklara “Anadolu” denmiştir. Kırmızı Ebe ve oğlu Oruç Gazi için bu köye türbeleri inşa edilmiştir.

Kızılcahamam'la özdeşleşmiş olan Soğuksu Milli Parkı'na uğramadan ayrılamazdık. Soğuksu Milli Parkı 1959 senesinde 'Milli Park' unvanını almıştır. Bu parkın içerisinde kendinizi şehirden, kalabalıktan ve sesten soyutlayabilirsiniz. Bunların yanı sıra aileniz ile vakit geçirebileceğiniz parklar, oturma alanları, piknik alanları, konaklayabileceğiniz oteller ve Soğuksu Milli Parkı'nın yabani hayatını yansıtan bir müze yer alıyor. Burası tek başına ormanlık bir alan değil, aynı zamanda içerisinde bir tarih de barındırıyor.


'Atatürk, 16 Temmuz 1934’de İstanbul'a giderken Kızılcahamam'ı ziyaret etmiş. Soğuksu Milli Parkı Büyük Soğuksu mevkinde bulunan (bugünkü adıyla) “Atatürk Çamı” denilen bölgeye kurulan çadırlarda bir gece konaklamış. Kendisine ikram edilen kaynak suyundan içtiğinde “Kızılcahamamlılar! Bu su altın gibi.” demesiyle suya “Altın Su” ismi verilmiş. “Bu cennet yurt köşesinde mutlusunuz Kızılcahamamlılar.” diyen Atatürk, Kızılcahamam'ın ve bu parkın güzelliğini vurgulamış. Her 16 Temmuz’da Atatürk’ün bir gece konakladığı o yerde anma törenleri yapılmaktadır.'

Kızılcahamam, tarihine sahip çıkan küçük bir yerleşim yeri. Uzağa gitmeden çevrenizdeki güzellikleri keşfetmenizi sağlayacak bu tarihi yere tanık olmanız dileğiyle...


Tüm fotoğrafları görmek için tıklayın


Bol okumalar, bol gezmeler!

Yaren & Zeynep

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page