top of page
  • Yazarın fotoğrafıBaştan Uca

TARİHİ BİR ESİNTİ

"Ey köyleri hududa bağlayan yaslı yollar

Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar!

Ey garip çizgilerle dolu han duvarları

Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları!.."


17. yüzyılda Ankara'ya yolları düşen tüccarlar için oluşturulan hanlar yeterli gelmeyince, Ankara Kalesi'nin etrafına küçük hanlar yapılır. Bu hanlara örnek olarak gösterilebilecek hanlardan biri de Pilavoğlu Han'dır. Pilavoğlu Han Ankara'ya gelen tüccarlara Ali Paşa Hanı ismi ile ev sahipliği yapmıştır. 

Ali Paşa Hanı Cumhuriyet'in ilk yıllarında konaklama hizmeti vermekteydi. Günümüzde bu özelliğini kaybederek içerisinde atölyelerini barındıran dükkanlara ev sahipliği yapar hale gelmiştir. 


Bizim de bugün yolumuz bu tarihi hana düştü. Koç Müzesi'nin tam karşısında yer alan bu hana bilmeyenlerin zannedebileceğinin aksine araba ile ulaştık. Arabayı hanın yakınındaki otoparka bıraktık. Necati amcayla kısa sıcak sohbetimizden sonra han yokuşunu tırmanmaya başladık. Yokuş eskinin sıcak selamlaşmalarını, gülümsemelerini içerisinde barındırıyordu. Han'ın kapısında tarihini yansıtan, eski dönemlerde konaklama için kullanılan odaları kiralayan Hüseyin Koçer'in adını gösteren tabela ile karşılaştık. O anda sadece gezmeye geldiğimizi değil tarihin kapılarını da araladığımızı fark ettik.


Han'ın kapısından girer girmez sizi dört bir yanı iki katlı ahşap binalarla çevrili bir oturma alanı karşılıyor. Bu şirin avluda Borges Kafe'nin kahvaltısını yapabileceğiniz gibi, handan geçen tarihi esintiler eşliğinde kahvelerinizi de yudumlayabilirsiniz.

Han'ın tarihle olan ilişkisi günümüzün güzellikleri ile birleşmişti. İçerisinde kendinizi evinizde gibi hissedeceğiniz bir kafeyi barındıran hanın renklerle olan birleşimi büyüleyiciydi. Bu büyüleyici mekanda yaptığımız kahvaltı, sohbetimize eşlik etti. Sıcacık çaylar, mis gibi ekmek kokuları ve kahvaltınıza eşlik etme heveslisi kedilerle birleşmiş bir huzur yeri...


Han'ın her köşesinden rengârenk ürünler fışkırıyor. Her dükkân, içerisinde sahibinin emekleriyle beraber hatıralarını da barındırıyor.

Kahvaltının ardından tek tek atölyeleri gezerek buradaki güzelliklerle tanıştık. Pilavoğlu Han'ın içinde ıslak keçe, kazaziye, gümüş, mine, cam, taş boyama, ahşap, ebru, patchwork ve resim gibi atölyeler bulunuyor.


Birinin saçındaki kurdeleyi dilek dileyerek bağlamasıyla dilek ağacına dönüşen bu ağaç Han'ın sembolü haline geldi. Bir dilek de siz dileyebilirsiniz!

Her dükkâna girdiğinizde hem alışveriş yapabilecek hem de aldıklarınızın yapıldıkları atölyeleri görebileceksiniz. Tüm bunların yanında öğrendiğimiz en güzel haber, bazı dükkânlarda kendinizi keşfedebileceğiniz kursların olmasıydı. Bu kurslara katılarak kendinizi keşfetmenin yanında, unutulmaya yüz tutmuş zanaat ve sanatları hayata geçirme çabası içerisinde olan güzel kalpli insanlarla tanışıp onlardan ders alma şansını da yakalayabiliyorsunuz. Her bir dükkânın kendine özgü bir yapısı ve enerjisi var. Kendilerine yaptıkları işlerle ilgili sorular sorduğunuzda kendilerini ve işlerini anlatmak konusunda da oldukça hevesliler.


Sadece aşağıdaki güzelliklere aldanıp üst kata çıkmayı ihmal etmeyin.

Hem yukarıdaki atölyeleri keşfedin hem de Han'a ve Ankara'ya yukarıdan bakın.

Bir sonraki yazımızda Pilavoğlu Han'da yer alan Akeka Keçe Atölyesi'nde yaptığımız hoş sohbetimize davetlisiniz. Takipte kalın!


Bol okumalar, bol gezmeler!

Yaren & Zeynep

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page