top of page
  • Yazarın fotoğrafıBaştan Uca

UZUN İNCE BİR YOLDAYIZ

Güncelleme tarihi: 23 Eyl 2018

Dünyanın her köşesinde görmeye alıştığımız binalar ve bu binalar yüzünden doğaya hasret kalarak geçirmeye başladığımız bir ömür... Herkes doğanın önemini vurgularken yine herkes günden güne doğayı katlediyor.


Türkiye de tüm dünya ülkeleri içerisinde betonlaşmanın etkisinin en fazla hissedildiği ülkelerden. Her geçen gün kesilen ağaçlar, yerlerine yapılan koca koca binalar... Tüm bunlar yüzünden insan haliyle sıkılıyor kentleşmeden ve doğaya kaçmak istiyor tüm boş zamanlarında. Boş zaman diye bir kavram kaldı mı son zamanlarda o da ayrı bir konu...

 

Bu hafta Ankara'nın sıcaklığını daha da yükselten beton binalardan, her daim gökyüzünün  güzelliği içerisine salınarak  zehirleyen egzoz dumanlarından uzakta bir yere konuk oluyoruz. Eymir...



Eymir Gölü Orta Doğu Teknik Üniversitesi toprakları içerisinde yer almaktadır. Kendine özgü faunası ve florasıyla muhteşem bir doğal güzelliğe sahip olan Eymir Gölü, kış mevsiminde donar ve ziyaretçilerine farklı bir manzara sunar.
Eymir Gölü’nün ortalama derinliği 3.80 metre olup, gölün uzunluğu ortalama 4, genişliği de 0.25 km’dir. Göl çevresinde en çok rastlanan kuş türleri ise; sakarmeke, yeşilbaşlı ördek, elmabai patka ve bahri türleridir.

Eymir; her bir köşesinde doğanın sakinlik ve huzur veren güzelliklerine tanıklık edebileceğiniz bir yer. Arabamızı park edip yürüyüşümüze başladık. Biz yürümeyi tercih ettik ama yürümek istemeyenler için her türden bisiklet de bulunuyor.


Yürüyüşümüze giriş kapısının yanında ekmeğini haşlanmış ve közlenmiş mısır satarak kazanan amcadan aldığımız mısırlarla başlıyoruz. Yürüyüşümüz sırasında doğanın tüm güzellikleri bize eşlik etti. Her biri fotoğraf karesine dahil olmak istercesine bir yarış içerisinde gibiydiler.  


Ağaçların arasına gizlenmiş serçeler elimizdeki mısırlardan tatmak istercesine kısa süreliğine soluklanmak için oturduğumuz yere kondular. Biz de ayağımıza kadar gelen misafirlerimize mısırlarımızdan ikram ettik. Mola yerimiz göl manzaralı olmasa da Eymir'in yarattığı büyülü atmosfer bile huzur vericiydi.


Yürüyüşümüz sırasında bisikletle gölü turlayan, balık tutan ve evinden getirdiği yemekler ile piknik yapan pek çok aileye rastladık. Onların yanı sıra çocukları ve arkadaşları ile birçok kişi de bizimle aynı yolu paylaşıyordu. Yanımızdan geçen bisikletçilerin ve koşucuların yüzlerinden doğada spor yapıyor olmalarının verdiği mutluluk açıkça okunuyordu.


Gölü çevreleyen yaklaşık 10 kilometrelik yolun her adımında farklı bir güzellik karşılıyordu bizi. Kamp sandalyelerinde termostaki kahvelerini yudumlayarak kitap okuyanlar, bir piknik örtüsünün etrafında günün tadını çıkaranlar, bir ağaçtan diğerine kovalamaca oynayan kuşlar, ağaçların büyüklüğüne aldırış etmeden açmış küçük bir çiçek, en ufak bir gölgeliği bile yatmaya fırsat bilen köpekler...


Yüzümüzde gülümse oluşturan yer ise belli ki iki sevgiliden kalmış, etrafı gül yaprakları ile donatılmış beyaz bir örtünün konumlandırıldığı yerdi. Aşıkları göremedik ama yaşadıkları duyguların büyüklüğünü hissedebildik.



Gölün kenarına konumlandırılmış pek çok restorana ev sahipliği yapan Eymir Gölü, misafirlerine dinlenecek alanlar da sağlamış oluyor. Bir süre devam eden yürüyüşümüzün ardından ilk gördüğümüz restoran olan Bağ Evi'ne oturduk. Yan yana dizilmiş çardaklarıyla gölün ve etrafındaki harika manzaranın tadını çıkarabileceğiniz bir yer burası.


Gölgedeki masalardan birini seçip gölü seyre daldık. Oturduğumuz  yerdeki en büyük eğlencemizse ekmeğin içerisinde bulunan poşetin açılma sesiyle yanımıza yaklaşan ördekleri yemlemek oldu. Burada bir süre oturduktan sonra batan güneşi ardımızda bırakarak uzun ince bir yoldan yürüyüşümüze devam ettik.



Eymir Gölü en başta da söylediğimiz gibi kentten bunalanlar için doğru bir tercih olacaktır. Doğayla iç içe, temiz hava soluyarak geçirdiğimiz bir günün ardından size 'Eymir'e bir uğrayın,' deriz.


Bol okumalar, bol gezmeler!

Yaren & Zeynep

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page