top of page
  • Yazarın fotoğrafıBaştan Uca

KELİMELERİN KİFAYETSİZ KALDIĞI YER

Güncelleme tarihi: 23 Eyl 2018


Her milletin değerleri, saygı duyduğu liderleri, kutladığı ve andığı günleri var. Kuşkusuz ki bizim en büyük değerlerimizi bize emanet edip 1938 senesinde ebediyete intikal eden Mustafa Kemal Atatürk, sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının değil tüm dünya vatandaşlarının bildiği ve saygı duyduğu bir liderdir.



30 Ağustos'u geride bıraktığımız bu önemli haftada, blog sayfamızı açtığımız günden beri yazmak istediğimiz bir yere konuk oluyoruz bugün: Anıtkabir...


Anıtkabir'i oldukça sıcak bir günde ziyaret ediyoruz. Girişimizi Anıtkabir'in arka kapısından gerçekleştirdiğimizden bizi ilk karşılayan yer yemyeşil bahçe ve devamında ilk olarak göze çarpan kocaman Türk Bayrağı oluyor. Bu bayrağın büyüklüğü Anıtkabir'in önemini, Mustafa Kemal Atatürk'ün yaşamı boyunca  Türk halkı için yaptıklarını, bu uğurda Türk ulusu vatandaşlarının fedakarlıklarını yansıtır cinsten.



Türk Bayrağı'nın ihtişamı altında başladığımız gezimizde ilk durağımız Kurtuluş mücadelesinin en başından başlayarak son anına kadar yaşanan tüm olayları ziyaretçilere gösteren sergi salonu oluyor. Bu sergi salonunun ardından Misak-ı Milli kulesinden giriş yaparak her bir köşesinde Atatürk'ü hissettiğimiz, Kurtuluş mücadelesinin kimi zaman resmedildiği, kimi zaman canlandırıldığı Atatürk müzesini geziyoruz. Şimdilerde geriye dönüp baktığımızda yaşananlar o kadar mucizevi ve zor geliyor ki bu müzede sergilenen her şey aslında yaşananların hala taze olduğu ve ne kadar büyük olduğunu hissettiriyor.



Bizi en çok etkileyen yer Atatürk'ün bal mumu heykelinin de yer aldığı, kişisel eşyalarının sergilendiği alan oluyor. Kıyafetlerin şıklığı, kişisel eşyaların güzelliği eskinin şık ve tarihsel görüntüsü canlandırır cinsten. Müzeyi gezerken 'Cidden bu eşyalar Atatürk'e mi ait?' sorusu aklımıza geldiği bir anda ayakkabıların kullanıldığını belli eden burundaki çizgiler bizi kendimize getiriyor.


Her köşesinde yeni bir güzelliğe rastladığımız müzenin devamında zamanın nasıl geçtiğini anlamadığımız bir biçimde en önemli alana ulaştık. Atatürk'ün naaşının tam arkasında yer aldığı  bakır kapı. Bu alanda ziyaretçileri bilgilendirmek üzere bir görevli ve kapının arkasını gösteren dev bir ekran bulunuyor.


Atatürk'ün naaşı mozolenin 7 metre altında bulunmaktadır. İslami geleneklere uygun bir biçimde olacak şekilde gömülmüştür. Mezar taşı sekizgen formdadır ve sekizgenlik Türklerin inancına göre sonsuzluğu ifade etmektedir. Atatürk ölmeden önce 'Halkım beni ben öldükten sonra istediği yere gömebilir tek isteğim tam karşımda büyük bir Türk Bayrağı dalgalansın.' demiştir. Bu sebeple bakır kapının üzerinde yer alan rölyef şeklindeki portresi Ankara Kalesi'nde bulunan Türk bayrağını görecek konumdadır.


Müze gezimiz Atatürk'ün özel kitaplığından getirilmiş kitaplardan oluşan oldukça büyük bir kitaplıkla son buluyor. Tören alanına çıkıp mozoleye doğru ilerliyoruz. Bu kadar önemli ve yüce bir liderin, sembolik de olsa, mezarına yaklaşırken hissettiğimiz duyguları anlatmakta kelimeler kifayetsiz kalıyor...


Merdivenlerden inip mozolenin tam karşısına konumlandırılmış olan İsmet İnönü'nün mezarına doğru ilerliyoruz. Onu da andıktan sonra bu bölgede bulunan kulelerin içlerini gezmeye başlıyoruz.



Mehmetçik Kulesi'ndeki belgeselleri izlemeyi bitirdiğimizde dışarıdan gelen ayak seslerine kulak veriyoruz ve kendimizi askerlerin nöbet değişimine şahitlik ederken buluyoruz. Nöbet değişimi sırasında askerlerin adlarını söylerkenki ses tonları Atamız'ın anıt kabrine karşı duydukları saygıyı ve onu koruma görevini üstlenmiş olmalarının gururunu belli eder cinstendi.


Nöbet değişimi biter bitmez kuleleri gezmeye devam ediyoruz. Atatürk'ün kullandığı otomobilleri ve naaşının Dolmabahçe'den getirilirken konulduğu top arabasını görüyoruz.



Kuleleri gerimizde bırakıp Aslanlı Yol'a yöneliyoruz. Yolun yapımında kullanılan taşların düzensiz dizilimi yüzünden yere bakmadan yürüyemiyoruz. Bu dizilimin asıl sebebinin Anıtkabir'e yaklaşan kişilerin başlarını eğik tutmalarını ve Ata'ya saygı duymalarını sağlamak olduğunu hatırlayıp bu mimari zekaya bir kere daha hayran kalıyoruz. Aslanlı Yol'un bir diğer sırrı ise ikişer ikişer yan yana dizilmiş 24 aslanın Türk milletinin birlik ve beraberliğini simgeleyen 24 Oğuz Boyu'nu temsil etmesi.


Aslanlı Yol'u tamamlayıp her iki yanımızı saran Barış Parkı'nın ağaçlarının gölgesi eşliğinde Tandoğan kapısından Ata'yı ziyaretimizi sonlandırıyoruz.


Anıtkabir her geçen gün daha fazla ziyaretçiye ev sahipliği yapmasına karşın hala bilinmeyen pek çok özelliği bulunmaktadır. Bu özelliklerin de eşliğinde Atamız'a saygı ve minnetlerimizi sunmak için sık sık gelmemiz gereken bir yer bizce.


Bol okumalar, bol gezmeler!

Yaren & Zeynep


 

Anıtkabir ile ilgili daha fazla bilgi için tıklayınız.

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page