top of page
  • Yazarın fotoğrafıBaştan Uca

KAYBOLAN

Güncelleme tarihi: 23 Eyl 2018

Tunalı ile başladığımız yürüyüşümüzü sonlandırdığımız bir yere konuk oluyoruz bugün. Tarihi değerini zaman içerisinde kaybetmeye başladığını düşündüğümüz, bir zamanların en ünlü kent merkezlerinden biri Ulus...



Ulus, bir zamanlar Ankara'nın kalbinin attığı, ilk yerleşim alanlarının ve Cumhuriyet'in ilk izlerinin içerisinde barındığı tarihi bir doku...



Ulus yolunda ilk uğradğımız yer Gençlik Parkı oldu. Gençlik Parkı'nın içerisine girdiğimiz anda yağmaya başlayan yağmurdan da faydalanarak bir çay bahçesine oturup uzun yürüyüş sırasında acıkan karnızımızı doyurduk. Güzel bir aile salonu şeklinde dizayn edilmiş bu yerin en çok dikkat çeken özelliği sandalyeler yerine konumlandırılmış salıncaklarıydı.


Yağmurun bir an önce durmasını ve tarihi alanların büyüsüne kapılmayı istediğimiz anlarda yağmur etkisini iyiden iyiye kaybetmeye başladı. Bu sayede hayalimizdekiler ile gerçekleri karşılaştıracağımız yürüyüşümüze devam ettik. Hayallerimiz ile gerçeklerin asla uyuşmayacağına şahit olacağımızı hiç bilmeden...



Kızılay'dan Ulus'a doğru yürürken tarihi yapılar ile günümüz yapılarının iç içe olduğunu gördük. Bu her kentte olması gereken bir şey, yaşadığımız kentin zaman içerisindeki değişimi binalar ile anlatılıyor bize, diye düşünürken attığımız her adımda bu düşüncemizden biraz daha uzaklaştık.



Eski yapıların çoğu restore edillme bahanesi ile kapatılmış ve yapılan her restorasyon darbesi ile tarihinden koparılmış. Eski tarih restore edildiği söylenmesine karşın günden güne olduğu yerde değerini kaybediyor. Tıpkı kitaplıkta duran ve kimsenin elini bile sürüp okumadığı kitaplar gibi...


Uzun bir yürüyüş ve egzoz kokularını solumak zorunda kaldığımız sürecin ardından Ulus'la bütünleşmiş durağımıza vardık. Ulus Zafer Anıtı... Ulus'un merkezinde yer alan Zafer Anıtı heybeti kadar büyük bir tarihe de sahip.



O günkü adıyla Hakimiyet-i Milliye olan Ulus Meydanı’nda bulunan Zafer Abidesi, Yeni Gün Gazetesi sahibi Yunus Nadi Bey’in önderliğinde Türk ulusunun maddi katkılarıyla yaptırılmıştır. Anıtın yaptırılması için tüm yurt çapında bir kampanya başlatılmış ve kampanya dahilinde açılan yarışmayı yürütmek üzere, bir yurttaş komitesi kurulmuştur. Yarışmaya gönderilen projeler içinde, Avusturyalı heykeltraş Heinrich Krippel’in projesi beğenilerek yapımına başlanmıştır. Yarışmanın galibi Krippel, savaş önderi Mustafa Kemal’in tam ortada, yüksek bir mermer kaide üzerinde, ata binmiş halde yer aldığı kompleks bir heykel grubu tasarlamıştır. Programlı olarak daha üstte yer alan süvari anıtına gönderim yapan kaide, anıtın tamamının görsel ve simgesel altyapısını oluşturmaktadır. Zafer kazanılan meydan muharebesinin yapıldığı aynı adlı yerden adını alan Atatürk’ün atı Sakarya, dört ayağı üzerinde sağlam ve sakin bir şekilde durmaktadır. Krippel, başkumandanı at üzerinde hücuma geçmiş bir asker olarak geleneksel pozuyla değil, aksine ileriyi gören bir önder olarak göstermiştir. Heykel 24 Kasım 1927 Perşembe günü yapılan bir törenle açılmıştır.

Zafer Anıtı'nın ardından durağımız büyüklüğü, güzelliği ve Atatürk ile olan tarihi kudretinin gözler önüne serildiği bir yapılanmaydı. İş Bankası...



Ulus'ta bulunan bu yapı 1929 yılında inşa edilmiş, 1974 yılına kadar İş Bankası Merkez Binası olarak varlığını sürdürmüş. Günümüzde ise yalnızca İş Bankası'nın Ankara Şubesi olarak varlık gösteriyor. Sadece önünden geçerken bile sizi kendine hayran bırakan yapılardan biri olan İş Bankası bugünlerde insanların çoğunun başlarını kaldırıp inceleme zahmetinde bile bulunmadığı bir yapıya bürünmüş durumda.



Bütün bu düşünceler içerisinde İş Bankası'nın hemen karşısında yer alan Kurtuluş Müzesi'ne doğru yol aldık. Bahçesine girip fotoğraf çekmemize izin vermelerine karşın müze kapanış saatini kaçırdığımız için içerisine giremedik ancak mutlaka bir yazımızda Kurtuluş Müzesi'ne de yer vereceğiz.


Ankara'nın en önemli ve en bilinen üç merkezini gezdiğimiz yazılarımızda belki de bizi en çok hayal kırıklığına uğratan yer Ulus oldu. Bu kadar büyük bir tarihe tanıklık etmiş bu merkezin yeni yapılar, egzoz dumanları, kalabalık ve kargaşa içerisinde kaybolmuş olması hiç beklemediğimiz türdendi. Ankara Kalesi'nin bulunduğu alanların tarihini kaybetmeden yapılandırdığı gibi merkezin de yapılanması Ulus'un tekrar canlanmasına yardımcı olabilir. Değerlerimizi ve tarihimizi kaybetmemeliyiz.


Bol okumalar, bol gezmeler!

Yaren & Zeynep


0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page